7 Ekim 2010 Perşembe

Çalıkuşu-Unutulmayanlardan...


Neresinden başlayıp, nasıl anlatsam ki bu diziyi şimdi. Bundan 10 yıl öncesorsanız en sevdiğim Türk dizisi derdim, bugün hala aynı cevabı verebilirim. İlk kez ne zaman izledim, her diyaloğunu, sahnesini izledim gerçekten hatırlamıyorum. Trt tekrarını ne kadar verdiyse o kadar izledim sanırım. Her rastladığımda sabahın köründe yada geceyarısı yayınlansa bile, aynı sadakatle izlerim.

Bu diziye olan beğenimi paylaşırken izlemeyen birine rastladıysam hemen tepesine binip zorla izletiyorum. Bilemiyorum bugün izleyen biri o müziğin yadasahnelerin bana hissettirdiği nostaljiyi yaşayamaz sanırım ama bu açıdan eksik kalsa da ben herkesin bu diziyi beğeneceğine inanıyorum.

Bugün müzik klasörlerimi didiklerken müziğine rastlayınca, izlemeyenlere tanıtmak, izleyenlerle de iki kelam etmek için bu yazıyı yazayım dedim.
Konuya dönersek hepimiz Reşat Nuri Güntekin'in Çalıkuşu romanını biliriz, pek çok okulda okutulmuş, okutulmayanlarda da bahsi geçmiştir mutlaka. Ben romanıdiziyi izledikten sonra okudum tabi, herhalde diziyi ilk izlediğimde okuma yazmam bile yoktu. Lisede diziyi artık ezberledikten sonra okudum, okuyunca da dizinin ne kadar başarılı bir uyarlama olduğunu görüp şaşırmıştım. Eh bünye alışık değil tabi, hele bugünlerde. Bu bir varsayımdan öteye gitmeyecek ama eğer romanı önce okusaydım da dizinin başarısına dair düşüncelerim değişmezdi sanırım.

Hikayeyi biliyoruz ama bilmeyen varsa özetleyelim. Feride anne ve babasını küçük yaşta kaybediyor. Yatılı okullarda büyürken bir yandan yazlarını teyzesinin evinde geçiriyor. Çalıkuşu lakabını alma nedeniyse ağaç tepelerinden inmeyen haylazın biri olması. Erkek gibi bir çocuk Feride, yani teyzesinin narin oğlu Kamuran'ın tam zıttı. Ancak bu insanların onu sevmesine engel değil, tam şeytan tüyüne sahip tiplerden.




Zamanla Feride ve Kamuran arasında bir aşk doğuyor. Tabi inat Feride bunu hemen kabul edecek değil. Ancak Kamuran'ın sürekli onu çeşitli bahanelerle ziyaret etmesi, ikisinin bitmek bilmeyen kavgaları, birbirleriyle uğraşmaları ev ahalisinin dikkatinden kaçmıyor. Tabi o yıllarda iki kuzenin evliliği normal bir şey, bu yüzden eseri eleştirenler yazıldığı dönemi göz önünde bulundurmalı. Neyse uzatmayalım, işte nişan ardından düğün dernek hazırlıkları derken Feride hiç öğrenmek istemeyeceği bir şey öğreniyor("Şşşt küçük hanım" hala içime sıkıntılarsokan bir cümledir) ve tüm ailesini, geçmişini ardında bırakıp, bohçayı toplayıp ayrılıyor evinden ve Kamuran'dan tabi ki.



Kitabın devamında ise Feride'nin o çağda ve toplumda tek başına, bekar bir bayan olarak hayatta kalma çabası var. Bu açıdan ilk feminist Türk romanlarından bilesayılabilir ve çağının fersah fersah ötesindedir bana göre. Feride bu yolculuğunda çok iyi insanlarla da karşılaşır, kötülerle de tabi ki. Çok kişiyi sever belki de daha fazlasına kendini sevdirir. Aklıma ilk gelenler Mine Çayıroğlu ve Sadri Alışık'ın canlandırdığı karakterler bunların içinden. Eşref Kolçak da var tabi, az ağlatmadı her seferinde.



Bu vesileyle yavaştan diziye girelim bakalım. Bu diziyi benzerlerinden ilk ayıran bir uyarlama olarak başarısıdır bana göre. Kitaba sadık kalmış, bunu hiç de sıkıcı ve histen yoksun olmayan bir şekilde başarmıştır. Zaten roman da sürükleyici bir konu, elle tutulur karakterlere sahip olduğundan aslında yazar zaten işin büyük kısmını kotarmış diyebiliriz. Kadro da çok sağlamdır tabi Feride rolünde Aydan Şener, Kamuran rolünde Kenan Kalav tüm hayatları boyunca yetecek bir başarısağlamışlar, karakterlere cuk oturmuşlardır. Tabi bence onlardan da başarılı asıl kadroyu burda saymaya kalkarsam bitmez, birkaçının ismini verdim daha önce. Dönemin büyük, baba oyuncularından kimi ararsak var ama Sadri Alışık o zaten kağıt üzerindeki hali bile şahane olan tatlı sert karaktere hayat verişiyle kalbimde ayrı bir yere sahiptir.


Mesela ben bugün izlediğim dizilerin diyaloglarını böyle vurucu bulmuyorum, aşkın ifade ediliş şekli ne şekilde slenirse allanıp pullanırsa pullansın, bana yavan geliyor. Az önce Çalıkuşu videosunu izlerken bunu daha iyi anladım. Video konuşma içermese de, dediklerinin hepsini anladığımı gördüm şaşırarak dudaklarını okudum resmen. Tamam ben de çok izlemiş olabilirim:P ama yine de bir kere izlesem de unutmayabilirdim. "Gülbeşeker'i sevdim de" ile başlayan diyalog mesela, ne güzel bir zorla aşk itirafı alıştır öyle. Kamuran'ın en sonunda "Ben Gülbeşeker'i senin tahmin edemeyeceğin kadar sevdim" deyişi. Müzikli videoyu izledikten sonra bu sahneyi de buldum hemen, şurdan izleyebilirsiniz mesela, böylece ilk hizmetimizi de verelim.

Güzel bir aşk hikayesi de içerse de bundan çok öte bir eser Çalıkuşu. O dönemin toplumunun kadına bakış açısı, genç bir kızın o toplumda ayakta kalma çabası dışında savaş dönemini de ucundan kıyısından ama gayet etkileyici bir şekilde işler dizi. Çalıkuşunun, Gülbeşeker'in yada Feride'nin -artık nasıl seslenmek isterseniz- hayatına giren ona güç veren, kalbini kırıp üzen, mutlu eden yada yüreğini yakarak yok olup giden tüm karakterler bize de aynı etkileri yapar. Herhalde en akılda kalanı Mine Çayıroğlu'nun canlandırdığı Munise karakteridir.



Son olarak diziyle ilgili birkaç önemli detaya girelim. Osman F. Seden yönetmenliğini yapmıştır, dizinin şahane ötesi kalbimde çok ayrı bir yeri olan müzikleri ise Esin Engin'e aittir ve şahane orkestrası tarafından icra edilmiştir. Diziyle ilgili bir başka ilginç detay ise yurtdışına da açılmış olmasıdır, belki de yurtdışına açılan ilk dizimizdir. Eski Sovyet ülkelerinde-Rusya da dahil- yayınlanmış ve hit olmuştur. Hatta hala daha arada sırada yayınlandığı bilinmektedir. Yani Çalıkuşu sadece bizim değil Rus gardaşlarımızın da çocukluk anılarından biri olmuştur.


Hala izlemeyen arkadaşlar varsa, youtube vb. yerlerden rahatça bulabilir sanırım ki bulup izlemeliler derhal. Ama tavsiyem Dvd veya Vcd'sini edinmeniz çünkü fiyatı gayet uygundu, online izleme yada indirme çilesinden çok daha mantıklı.

*Son olarak video eklemek isterim. Diziden sahneleri ve dizinin bence en güzel iki müziğini içeriyor, buradan izleyebilirsiniz, sanırım bir Özbek yapmış videoyu.

7 yorum:

  1. çok güzel bir roman+dizi. çalıkuşu'nu aydan şener'den başkası canlandıramazmış gibime geliyor şimdi.feride karakteriyle öyle bütünleşmiş ki...bu romanı inanılmaz severim..öğretmen olduysam %80 bu yüzdendir :) sadece dizinin sonunu sevmemiştim kitapla hiç uymuyordu uyuz olmuştum.

    YanıtlaSil
  2. ben de bir öğretmenim ama çok sevsem de çalıkuşu etkili olmamıştı, sistem oraya savurdu diyelim^^
    valla unicorn'cum o kadar kusur olsun artık, şimdiki uyarlamalara bakarsak^^ dediğin gibi uymasa da beğenmiştim ben:)

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel bir dizidir. Kitabını da okudum. Dizisini de izledim. Hatta çeşitli versiyonlarını izlemişliğim vardır ama bunun yeri başka.


    Bu arada mimledim canım seni.

    YanıtlaSil
  4. aynen bu bambaşkadır:)
    mimlendim demek, bakayım hemen.

    YanıtlaSil
  5. Çoooook güzel diziiiiiii... Snıf snıf, içlendim bak gene...

    Ben de daha bir-iki ay önce internetten bulup bütün bölümleri tek tek indirdim, henüz izlememiş olan bir arkadaşıma zorla izlettim :D
    Ayrıca Rusların da izlediği doğruymuş; 86lı bir Rus arkadaşım var, o da çocukken izleyip çok sevdiğini anlatmıştı. Hatta Aydan Şener sayesinde Türk kadınlarının bayaa bi popülaritesi varmış Rusya'da, ehu ehu :) Bizde de tersi var demedim artık :D

    Yalnız itiraf etmek gerekirse romanda da, dizide de Kamuran'a uyuz olurum ben! Gerzek herif elin sarı çiçekleriyle kırıştırır, sonra da pişkin pişkin: "Ama Ferideciğim, sen öyle güzel kokulu bir çiçeksin ki, o kokuyu tekrar kuvvetle duyabilmek için arada bir manasız bir sarı çiçek koklamak gerekir" babında bişeyler söyler! Bu kadar aptalca bir aldatma bahanesi olamaz yani... Neyse, napalım, Feride'nin hatrına katlanıciiz bu beyzadeye. Hatta Kamuran'a karşı olan hislerim tam da Sadri Alışık baba'nın dediği gibidir: "Aslında bana kalsa bırak Feride'yi, mahallenin uyuz kedisini bile sana emanet etmezdim ya... Dua et ki kız seni seviyor..."

    YanıtlaSil
  6. ne güzel demişsin ya, hele o kamuran. benim de feride gibi güçlü bir karakterde bulduğum en zayıf nokta kamuran'a olan aşkıydı yada zaafı. ama aynen dediğin gibi, yada babanın dediği gibi feride'ye dua etsin:D o sarı çiçekler, manolyalar. ne çapkın heriftin be pis kamuran. maşallah o devirde bile en küçük şansı değerlendirmiş, erkek milleti değil mi her devirde aynı diyerek feministleşesşm geldi:)
    bir de ben yıllar sonra tekrar izleyinc anlamıştım, bu kamuran'ın ciddi bir sarışın merakı vardı. ilk sarı manolyası, sonra evropalarda bulduğu sarı çiçeği. feride'nin tek eksiği siyah saçlarıydı:D

    YanıtlaSil
  7. çalıkuşunu okudum ama 100 küsür sayfalığını fena deildi

    YanıtlaSil