22 Nisan 2011 Cuma

Me & Murphy



Bu yazıda size en sevdiğim arkadaşım, biricik kankam Murphy'den bahsedeceğim.
Yok, tabi ki bahsedeceğim Murphy hepimizin tanıdığı şu kanunlarla başımıza bela olan zat-ı muhteremdir.
Türk insanı olarak daha önce bu durumlarda "Aklıma gelen başıma gelir." der işin içinden çıkardık, ancak artık Murphy olduğuna göre bu söze gerek kalmadı.

Murphy bu kanunları yazarak ne kendi için ne de bizim için hayırlı bir şey yapmıştır. Bizler başımıza gelen her pisliğin suçunu tabiat anaya değil Murphy'e atarız o da mezarında huzursuz uykusunda döner durur.

Kendileri dün de benimleydi, bütün günüm Murphy aşağı Murphy yukarı öyle geçti. Bırakın mezarında ters dönmeyi sayemde taklalar, parendeler atmış olabilir. Dün başıma açtığı terslikler aşağıdadır.

İlk olarak Çarşamba gecesi uyumak üzereyken telefonumun karnı guruldadı (batarya bitiş uyarısı). Tam da dalmak üzereyim, dedim şunu şarja takayım yoksa yarın alarm çalmaz ben de işe gidemem. Ancak ben daha bunları düşünürken uyuyakalmışım bile.
Bu tür huzursuz uykulara daldığımda genelde kendiliğimden uyanırım, bu kez de öyle oldu. 8 buçukta uyanmam gerekirken 7de açtım gözleri. Tekrar uyumadan önce aklıma yine telefonun kapanmış olabileceği ihtimali gelse de hemen uyumuşum.

Ardından 9da uyandım tabi ki, koşturarak evden çıktım. Durakta 169 bekliyorum, baktım bir ara 8 geliyor. Lan dedim uyku sersemi yanlış otobüse binmeyeyim. Nitekim bir sonraki otobüs de 8'di (başka zaman bekleseniz gelmeyen otobüsün 2 kez arka arkaya geçmesi?) ve ben bir güzel 169 sanarak bindim. Hatta "9 Eylül Rektörlük'ten geçer mi?" diye soran gariban bir kıza da "Geçer" dedim.

Otobüs başka yola sapınca uyandım, kıza alelacele inerken "Geçmez bu yanlış yanlış" deyu geveledim, kız saf saf bana baktı. Bense inip hemen taksiye bindim artık.

Dersimin başlamasına 15 dk kalmış, karnım aç ve ne yapıcam, ne anlatıcam hazır değil, fotokopiler çekilmemiş. Her zamanki seyyar gevrekçiye yöneldim. Yürürken aklıma gelen şu oldu: "Lan bu adamdan aylardır gevrek alırım, hiç muhabbetimiz yok selamlaşma dışında. Bugün konuşacağı tutmasın." Ve doğru bildiniz, aylardır ağzını açmayan adam tam acelem olan gün soru bombardımanına tuttu. Kendisine öyle soğuk cevaplar verdim ki, bir daha konuşmaya kalkacağını sanmam.

Ardından sabah sınıfını atlattım, öğle sınıfı başlamadan 1 saat aramda yemek yemem ve sınav hazırlamam gerek. Bilgisayarda alelacele sınavla boğuşurken umarım bir şey çıkmaz da hallederim diyorum. Ancak bahtsız bedeviliğim devam ediyor ve dersini unutan mal iş arkadaşım yüzünden iş bana düşüyor.

Bu kabus gün eve dönerken aynı saatte ve durakta daha önce hiç beklemek zorunda kalmadığım 169'u da yarım saat beklediğim kayıtlara geçsin pls.

Alacağın olsun Murphy dude. Alacağın olsun zaten daha önceden de nefret ettiğim boşalamayan(!) otobüs 169.