25 Şubat 2011 Cuma

Öğretmenlik Zor Zanaat




3 yıllık bir öğretmen olarak artık ahkam kesecek cesareti buldum kendimde ve bu mesleği düşünenlere yardımcı olacağını düşündüğüm bir yazı yazdım. "Uzmanlara sorduk, Türkiye'nin çeşitli illerini gezerek yerinde inceledik, püf noktalar ve olmazsa olmazları öğrendik..." demek isterdim ama sadece kendi deneyimlerimden yola çıktım nacizane buyrun.

Olmazsa Olmazlar
* İlk kural sabır, "bende ondan yok" derseniz de az bekleyin, oluyor.
* Herşey olmadan derse girebilirsiniz ama tahta kalemi ve saatsiz asla!
* Ders anlatırken sıkılmayın, sıkıldığınız anda konuyu dağıtın, zırvalayın. Çünkü siz sıkılıyorsanız öğrenci x3 sıkılıyor demektir.
* Pratik düşünme yeteneği. Şimdi biz öğrenciyken öğretmenlerin ardından bok atardık "Ayy soru sorduk, bilemedi" deyu. Bir insan alanı da olsa herşeyi bilemez, bilmek zorunda değildir! Ama sallamak, durumu idare etmek zorundadır. Kısaca hazırcevaplık, laf yetiştirebilme bir öğretmen için gerekli bir vasıftır.
* İşini sevmek, sevmeden yapılan öğretmenlik öğrenciye de öğretmene de işkencedir. O ders geçmek bilmez. Pek çok iş sevmeden yapılamaz ama öğretmenlik kesinlikle yapılamaz.
* B planı. Şimdi bunu açalım, mesela ben kendi alanımdan yola çıkayım. Bir reading aldım götürdüm derse, üzerine konuşunca, yavaşça alıştırmaları çözünce 45 dk götürür dedim misal. Ama sınıf odun çıktı, konuşamadı, kem küm etti, sorular hemen cevaplanıverdi. Önümde 20 dk var ve elimde bir bok yok. İşte bu duruma düşmeyeceksin arkadaş! 2 dersin varsa 3 derslik, 3 varsa 4 derslik malzemeyle gideceksin derse, ya da hemen ver bir writing konusu, yedir gitsin^^
* Nabza göre şerbet verme. Bu yetenek de çok önemli bak. Elindeki bir çocuk ya da lise sınıfıysa temel kural eğlenceli biri olmak, ancak yetişkinlerde iş değişiyor. Bir kısmı geyiğe sarmaya meyilli, bir kısmı parasının her kuruşunu geri almak istiyor, dersin her dakkası işlensin diyor. Bu ikili aynı sınıfta buluştuysa yapacağın şey dengeyi sağlamak. Arada sar geyiğe ama baktın boku çıkmaya başladı, bizim inek öğrencinin yüz asıldı hemen çevir "Tamaamm güldük eğlendik, ama artık İngilizce öğrenip dünyayı kurtarma zamanı". Zaten "teacher wanna be" arkadaşım sen hiç bir dersi full geyikle geçirme, başta memnun görünen, muhabbeti kıllandırdıkça kıllandıran öğrenci, bir kaç güne "Dersler muhabbetle geçeyor, öğrenmeye geldik" deyu seni şikayet etmede beis görmez.
* Her telden çalmak. Başlarda örtmen kişisinin derdi sadece günü kurtarmaktır, zamanla olaya renk katayım acık der kişi, zaten bu gereklidir de. Mesela ben dil öğretirken translation method kullanırım, öğrenciler başta bayılır, "Hojaamm çok iyi anladık, nerden kaptınız bunu" der ama 2 güne o da sıkar, hemen tazelenin yenilenin.

Güzel Yönleri
* Öncelikle geri dönüşü hemen alabilip, tatmin olduğunuz bir meslektir öğretmenlik. Misal öğrenci "Artık yabancı filmleri izlerken bir şeyler yakalayabiliyorum" der, "Notlarım sayenizde yükseldi" der vs. Çocuk ve liseliler çoğunlukla size taparlar, yaptığınız birkaç espri gönüllerini fethetmeye yeter. Büyüklerde hem güleryüzlü hem sempatik olman, hem de gerçekten iyi öğretmen olman lazım. Ben yapamam şebeklik demeyin, hayatı boyunca asıl yüzüyle tanınan biri olarak öğretmen olduktan sonra güleryüzlü bilinir oldum. Hatta geçenlerde bir öğrenci "Kafa öğretmen" diye tanımladı, mutlu oldum. Bunun dışında yetişkinler de bazen ciddi ciddi sahipleniyorlar. Bir sınıfımı başka bir hocaya devretmem gerekti, ortalığı birbirine kattılar ben gelmezsem kursu bırakmakla tehdit ettiler falan. Bunlar oldukça motive edici harekerler dostum:P
* Ortam güzeldir. Misal bizim kurs ortamımız şahanedir. Seninle aynı beğenilere ve ilgi alanlarına sahip insanlarla aynı ortamda bulunmak güzeldir. Bir şarkı söylediğinde, edebi bir gönderme yaptığında, İngilizce bir tabir üzerinden geyik çevirdiğinde yanındakiler seni anlar (tabi bu herkesin alanına göre değişir). Bir de dilciler ayrı arıza olur, kurslarda da genelde kadro genç olduğundan bazen odadaki muhabbeti bırakıp derse girmek imkansızlaşır. Özel sektör zordur ama ben mesela sırf şahane ortam yüzünden bırakamıyorum, işe bazen sırf muhabbet için erken gidiyorum ve gerçekten eğleniyorum.
* Üstteki maddenin devamı zaten bir işi yaparken eğlenmek, keyif almak esastır, olmazsa olmazdır. Sadece iş arkadaşları açısından değil de mesleğini icra ederken de mutlu olmak gerek. Ben derste sıkıldığım anda konuyu dağıtırım, hiç malzeme bulamadım İngilizce'yi bozuk aksanla (tercihen Arap vb.) konuşurum, öğrencilere takılırım vs. Zaten genelde gerek kalmıyor, eğer hocada da potansiyel varsa her sınıfın kendine has geyikleri oluyor zamanla.
* Hakkınızı yedirmez, iyi bir yere kapak atarsanız fena para almazsınız. Yeni mezunsunuz diye çaresiz değilsiniz, emin olun. Özel sektörde her kursta hakkı yenenlerin yanında hakkından çok alanlar da vardır. Yeni mezunum, eziğim, iş lazım tribinde girerseniz sömürülürsünüz. Abartmadan bir sınır koyun, zaten başta canla başla sarılıp, disiplinle işinizi yaparsanız bir süre sonra sözünüz de dinlenir oluyor.
* Çevreniz genişler. Bazı öğrencilerle can ciğer arkadaş bile olabilirsiniz. Her meslekten tanıdığınız olur. Bir yeriniz ağrıyınca ya da bilgisayarınız bozulunca derman olacak bir ton tanıdık vardır. Bir mesajınıza bakar.
*Hatunsanız erkek, erkekseniz hatun öğrenciler sarkabilir. Peşinizden ayrılmayanlar olabilir. Bunları savuşturmayı öğrenin. (Beğendiyseniz istediğinizi yapın tabi^^)
* Aklı başında kişiler tarafından değeri bilinen, saygı duyulan bir iştir. 60 küsur yaşındaki öğrenciniz elinde defterle "Hocam" diye peşinizden koşabilir. Sınıfta tamamen sizin sözünüzün geçmesi de ayrı bir güzel yöndür.

Dezavantajları
* Kesinlikle halsiz ya da hasta olma lüksünüz yoktur çünkü hem beyninizin hem de bedeninizin sürekli meşgul olduğu bir iştir.
*Üstteki maddeyle bağlantılı olarak hem beyninizi hem bedeninizi feci yoran bir meslektir. Başlarda ayağınızın ve boğazınızın ağrısından duramazsınız. Günün sonunda kelimeler birbirine girer, hatta ayakta ders anlatırken başınızın döndüğü, dengenizi kaybettiğiniz anlar da olabilir.
* Ne kadar iyi ücret alırsanız alın, hiç bir zaman gerçekten hakettiğinizi, emeğinizin karşılığını alamazsınız.
* Öğrenci başarıyı kendine, başarısızlığı öğretmene mal eder. Yani nankör bir meslektir. Gerçi pek çok hakkınızı teslim eden öğrenci de olur, hepsini aynı kefeye koymayalım.
* Herkes burun kıvırır, kolay bir meslek olduğunu düşünür. Bir de tanınan bir kursta çalışıyorsanız, paraya para demediğinizi sanarlar.
*Kesinlikle çok yorucu bir iştir. Hep aynı notlarla ders anlattığınızı sanır insanlar ama siz öğrencilerden çok hazırlık yaparsınız ders için. Öğretmenlik yan gelip yatılan bir meslek değildir :D

**Eminim unuttuğum ya da değinmediğim dolu şey vardır ancak öğretmenlik genel anlamda benim için budur. Birşeyleri es geçtiysek affola:))