"It was the best of times, it was the worst of times" diye giriş yapasım geldi çok pis^^ Bir de neden Zor Zamanlar-1 dediğimi bilmiyorum, 2.si ne olabilir ki, ancak menopoz. Ona da yıllar var, neyse konuya dönelim. Daha önce ergenlikte Keanu ile olan ilişkimizden bahsettiğim şöyle bir yazım, bir de yeme içme alışkanlıklarımdan bahsettiğim bir yazım vardı. Yani takip edenler ergenliğimle ilgili önceden ipucu aldılar, ama ben şöyle baştan anlatmak istedim.
Önce genel olarak insanoğlu ergenlikte hangi iğrenç süreçlerden geçer biliriz. Erkek kısmısı çatlak seslerinden, kızlar birden büyüyen bazı yerlerinden (niye nazikleştiysem, meme lan işte) utanmıştır mutlaka. Erkekler potansiyel birer Tecavüzcü Coşkun'a dönerken, kızlar daha bir utangaç takılır bu dönemde. Eh erkeklerin de tek yapabildiği kızların eteğini açmaya çalışmak veya tokalarını alıp kaçmak gibi abazanca eylemlerdir. Yüzü basan sivilceler, kızların regl ile tanışması, alınan kilolar vb.dense hiç bahsetmiyorum. Kişi ucubeye döner anacım. Dönmeyen bir kısım teenager da vardır, onlar da zaten okulun popüler kızları olma mertebesine erişirler. Ben hiç bir zaman o grupta değildim tahmin edeceğiniz üzre.
İşin ruhsal boyutuna girerken azcık işi kişisele de dökeyim. Ergen kişi kendini dünyanın merkezi sanar. Ben o dönemde kişinin "Şizofreni başlangıcı" gibi bir hastalıktan muzdarip olduğunu düşünüyorum, bu konuda bilimsel çalışmalarım sürüyor^^ Yoksa bilemiyorum o ruh halini başka nasıl açıklayabiliriz ki. Şahsen ben sınıftaki bütün erkeklerin bana aşık olduğunu sanırdım. İnan olsun, derste üzerimdeki bakışlar yüzünden konsantrasyon sorunu yaşardım, fazla ilgiden bıkmıştım. Tabi az biraz büyüyünce bunların tamamen bir sanrı olduğu dank etti, gerçi bir yandan hala mümkün olduğuna da inanıyorum zira ergen erkekler "Kız olsun çamurdan olsun hacı" modunda olduklarından önüne geleni kesiyor da olabilirler^^(aşıklardı lan işte:D)
Bir de evde çıkan "Ergen vs. Ebeveyn Savaşları" var ki aman diyim. Annemle babam hep benim kötülüğümü düşünürlerdi, her yaptıkları bana karşıydı, kimse beni anlamıyordu. Beni anlayan sadece Kurt Cobain'di, bak zamanında benim için şarkılar bilem yazmıştı. Kurt Cobain'e olan aşkım başka bir yazının konusu, ama mektuplar da yazdığımı düşünürsek tek açıklamam o yıllarda "nekrofili" olduğum. Aile ile yapılan kavgalara dönersek tek yaptığım buluttan nem kapıp "Sizi sevmiyorum, liv mi elon pılizz" şeklinde höykürmekti. Yaratığa benzediğimi söylemiştim baştan.
Bir de giyim var ki evlere şenlik. O dönem çekilen ucubik fotolarımı sersem önünüze insanlığınızdan utanırsınız, ibret tablosu resmen. Bol pantolonlar, özel olarak yaptırılan Nirvana'lı t-shirtler, çakma converse'ler (o zaman yaygın değildi şimdiki gibi). En kötüsü ise pantolonuma zincir, dudağıma küpe takacak kadar ileri gitmemdi! Aslında kıkırdağa takma amaçlı aldığım geçirmeli küpeyi "Neden olmasın" diyerek piercing niyetine dudağıma taktığım anı hala hatırlarım. İşin garibi, tek arızalı ben değildim, benden sonra bir kaç arkadaşım daha özenip aynısını yaptı. Trendleri belirliyordum oğlum, küçümsemeyin beni. O şahane giysilerin yanında bir de kapkara bir makyajla pandaya benzediğimde evrim tamamlanıyordu!
Yemeklerle aram da maalesef çok iyiydi, tam da hormon patlaması olan acayip dönemde bana sağlam bir şekilde kilo olarak dönmüştü, acı günlerdi... Rock ve metal dinlediğimiz o asi yıllarda yaptığımız çılgınca (dürüst olalım gerzekçe) eylemler şunlardı. Evde son ses müzikle tepinmek, okuldan kaçıp sabahın köründe bira içmek (bak bunun amacını hala çözemedim, parkın ortasında gazeteye sarılı biraları götürmek?), akşam 25 kilo siyah göz kalemi kullanarak yapılan makyajla parka gidip, sigara içmek??!. Bunu yaparken o dönemler en az bizim kadar gerzek olan bir diğer topluluk olan hiphapçı dediğimiz tayfanın basketbol sahasındaki break dance şovunu izlemek? Arada onlarla kavga etmek!? Yok lan devam edemicem, bu ne be rezalet. Daha fazla yazarsam nefret etceksiniz benden.
İşte şimdi bu blogu takip listenizden atabilirsiniz:D